Ana içeriğe atla

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 4 (ÂLİ İMRÂN Suresi Âyet - 7 Tefsiri)

وَهُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ
Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: “Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır” derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).
1.huve ellezî: O ki
2.enzele: indirdi
3.aleyke: sana
4.el kitâbe: kitap
5.min-hu: ondan
6.âyâtun: âyetler
7.muhkemâtun: muhkem, hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan, kesin hükmedilmiş olan
8.hunne: onlar
9.ummu el kitâbi: bütün semavî kitapları ihtiva eden ana kitap
10.ve uharu: ve diğerleri
11.muteşâbihâtun: tevile tâbî, yoruma açık
12.fe emmâ ellezîne: fakat onlar
13.fî kulûbi-him: onların kalplerinde vardır
14.zeygun: eğrilik, bâtıla meyil
15.fe: bu sebeble
16.yettebiûne: tâbî olurlar
17.mâ teşâbehe: muteşâbih olanlara, yorum gerektirenlere
18.min-hu: ondan
19.ibtigâe: amaç edindi, istedi
20.el fitneti: fitne
21.ve ibtigâe: ve amaç edindi, istedi
22.te'vîli-hi: onun tevilini, açıklamasını, yorumunu
23.ve mâ ya'lemu: ve bilmez
24.te'vîle-hu: onun tevilini, açıklamasını, yorumunu
25.illâ allâhu: Allah'tan başka
26.ve er râsihûne: rûsuh sahipleri
27.fî el ilmi: ilimde
28.yekûlûne: derler
29.âmennâ bihi: biz ona inandık, ona îmân ettik
30.kullun: hepsi
31.min indi rabbi-nâ: Rabbimiz'in katından
32.ve mâ yezzekkeru: ve tezekkür edemezler anlamını çıkartamazlar
33.illâ ulû el elbâbi: ancak, sadece lübblerin, sırların sahipleri
AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm
Bu âyet-i kerime ilm'el yakîn sahibi olan dîn adamlarından bahsetmektedir.

Kur'ân-ı Kerim muhkem ve müteşabih âyetlerden oluşur. Muhkem âyetler, mânâsı ve kelime yapısı itibariyle birbirine uygun düşen, normal bir mantıkla çözümüne ulaşılabilecek âyetlerdir. Mânâsı kesin, katileşmiş ayrıca özel bir şekilde izah gerektirmeyen âyetler muhkemdir. Muhkem, müstahkem, hüküm, hakim kelimeleri aynı kökten gelirler.

"Allah sana Kur'ân'ı indirdi" bir muhkem âyettir. Kur'ân'ın Allahû Tealâ tarafından Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e indirildiğini göstermektedir. Hiçbir açıklama isteyen kesimi yoktur.

Müteşabih âyetler ise mutlaka izaha muhtaç, mutlaka mânânın derinine girerek ruhundan hareketle sonuca ulaştırılacak olan âyetlerdir. Kişi hiçbir zaman kendi kendine yorum getiremez. Müteşabih âyetler, Allah'ın kendilerine verdiği ilimle onların mânâsını açabileceklerden yardım alınarak açıklanabilir. Onlar da kendileri o âyetlerin mânâsına varmamışlardır. Onlara da Allah öğretmiştir.

Sözün ahsen olanı, Allah'ın bütün emir ve yasaklarına tam olarak uyandır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) irade kendisindeyken Allah'ın bütün emirlerini %100 yerine getiren, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen bir özelliğin sahibiydi. Elbette iradesi Allah'a teslim edildikten, tasarruf altına alındıktan sonra daha üst seviyede standartların sahibi oldu. Öyle ki onun bütün sözleri Allah'ın söylettikleriydi. Bütün yaptıkları Allah'ın yaptırdıklarıydı.

"Onların ellerinin üzerinde senin elin yoktu, Allah'ın eli vardı." bir müteşabih âyettir. Yani Allah'ın eli vardır da elini Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in elinin üstüne mi koymuştur? Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tecelli eden Allahû Tealâ onun eline de tecelli ediyordu. İnsan toka ettiği zaman, iki el de birbirinin üzerinde değildir. Aynı hizada dururlar. Oysa öpülen el, öpen elin üzerindedir ki öpme fiili gerçekleştirilebilsin. Olay bir mantık silsilesi içindedir. Ancak Allah bu izahı yaptıktan sonra mânâsına ulaşılabilir.

Kalplerinde zeyg (kötülük, eğrilik) olanlar, insanların arasına fesat, fitne sokmak; Allah'ın dostlarını yerle bir etmek için müteşabih âyetleri kullanırlar. Bunlar şeytanın esiri olan zavallılardır. Onların müteşabih âyetleri mânâlandıracak kadar ilimleri hiçbir zaman olmayacaktır. Çünkü hepsinin kalp gözleri, kalp kulakları kapalıdır. Müteşabih âyetleri idrak edebilenler kalp gözleri, kalp kulakları açık olan ulûl'elbablardır:
3/ÂLİ İMRÂN-190İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır.
3/ÂLİ İMRÂN-191Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.
21/ENBİYÂ-7Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.
Kim daimî zikre ulaşırsa o hikmet ehli olur. Bu kişinin özelliği 7 tanedir:
  1. Daimî zikre ulaşmıştır.
  2. nefsinin kalbinde daimî zikir sebebiyle hiç afet kalmamıştır.
  3. Kalp gözü açılmıştır.
  4. kalp kulağı açılmıştır.
Bu 4 özellik o kişide hasıl olduğu zaman 3 tane de vasıf şartı oluşur:
  1. Bu kişi ehl-i tezekkürdür. Devamlı Allah ile konuşma imkânının sahibidir.
  2. Bu kişi ehl-i hayırdır. Daimî zikrin sahibi olması sebebiyle kesintisiz bir şekilde ömrü boyunca hep derecat kazanacaktır. Derecat kazanmak hayır, derecat kaybetmek şerdir.
  3. Bu kişi ehl-i hükümdür. Hakimse Allah'a sorarak karar verecektir. Bu sebeple hata yapmaz. Sadece Allah'ın emrettiğini yapabilir. Bu kişi kıstla, adaletle emreder, hüküm verir. Aynı zamanda âyetlerden hangisine baksa bunun 7 safha ve 4 teslimi içeren 28 basamakta hangi noktaya işaret ettiğinin hükmünü verebilecek durumdadır. Hangi âyet müteşabihtir, hangi âyet muhkemdir hepsini bilir. Bu sebeple ehl-i hikmettir.
Bir mütefekkirle (düşünürle) bir mütezekkir (tezekkür ehli) birbirinden tamamen farklı iki yapının sahibidir. Mütefekkir, düşünür ve aklı onu bir yerlere kadar götürür. Oraya ulaşır ve orada kalır, öteye geçmesi söz konusu değildir. Düşünce plâtformu bu hudutlara kadar uzanabilir. Ama aynı noktaya ulaşan bir mütezekkir için olay aynı şekilde sonuçlanmaz. Onun aşamadığı bir ufku Allah açacaktır. Bilmediği şeyleri zandan hareket etmek istemediği için Allah'tan soracak ve Allah da doğrusunu ona öğretecektir.

Dînde kökleşmiş olan rüsuh sahipleri (rasihun) sadece ilim öğrenen, irfan öğrenmeyen ilm'el yakînin sahipleridir. Mânâya, ruha varamayan sadece kelime mânâsı içinde Kur'ân'ı yorumlayabilenlerdir. Onlar, müteşabih âyetleri tezekkür edemezler. İrfan öğrenmedikleri için ilimleri onları kurtaracak olan bir seviyeye hiçbir zaman ulaşmaz. Yani fiziğin ötesi onlar için geçerli değildir. Oysaki Allah ile ilişki kurmak demek, fiziğin ötesine geçmek demektir. Kişi Rabbiyle hemhal olur. Bu insanlar, Enbiyâ Suresinin 7. âyet-i kerimesinde geçen daimî zikrin sahipleridir. Onlar ulûl'elbabtır ve yaptıkları iş tezekkürdür. O zaman ehl-i tezekkür; başkalarının kendilerine sordukları sualleri Allah'a intikal ettiren, Allah'tan aldığı cevapları onlara aktaran bir özelliğin sahibi olan kişidir.

Ümmülkitap, göğün yedinci katındaki ikinci âlemdir. Devrin imamı Ümmülkitap'ın altındaki çok büyük bir kürsüde ders verir. Kürsünün sağından itibaren her tarafı dolduran altmış kişi ondan Ümmülkitap hakkında devamlı ilim, irfan alırlar. Ümmülkitap boşlukta durmaktadır. On katlı bir apartman büyüklüğündedir, bir sayfası açıktır. Allahû Tealâ hangi peygamberine hangi şeriat kitabını vermişse hangi resûlüne şeriat kitabı olmayan kitap yazdırmışsa bütün kitaplar onun içindedir ve Ümmülkitap bütün kitapların anasıdır.

Muhkem ve müteşabih âyetler Allahû Tealâ tarafından Allah'ın katından indirilmiştir. Muhkem âyetler Ümmülkitap'ın esasını teşkil eder ve bunların hepsi Ümmülkitap'tadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SIRLI DUALAR (KOZMİK ŞİFRE VE KADER PROGRAMI) NİYET, DİLEK, KISMET, SAĞLIK, VARLIK HER TÜRLÜ DERDE DEVA DUALAR

SIRLI DUALAR (KOZMİK ŞİFRE VE KADER PROGRAMI) NİYET, DİLEK, KISMET, SAĞLIK, VARLIK HER TÜRLÜ DERDE DEVA DUALAR UYGULAMA Günlerin karşılığına gelen dualar yapılacaktır. İsteyen birden başlayıp sonuna kadar olan işlemleri günlük uygulaya bilir.. Bu sırlı duaları hiç olmazsa yılda bir kez uygulamanızı öneriyorum.. KOZMİK ŞİFRE VE KADER PROGRAMI 1- KOZMİK ŞİFRE 1 *Ya Gani ,Ya Mugni.Ve terzuku men teşau bi gayri hisab.* Ali İmran suresi 27. ayeti  Ey zengin kılan Rabbim. O hesapsız,sınırsız rızık vericidir.  -Günde en az 100 kere okunur. Ömrü uzatır. Dünya, ahiret, zaman, beyin ve kalp zenginliği artırır. Madde ve manaya, muazzam bir çekim alanı oluşturur.  2- KOZMİK ŞİFRE 2 *Rabbişrahli sadri ve yessirli emri vahlül ukdeten min lisani yefkahu kavli.* Taha suresi 25-28. ayetleri  Rabbim göğsümü genişlet,işlerimi kolaylaştır,dilimdeki düğümü çöz.  -Hz. Musa’nın duasıdır. İnsanı rahatlatır, ferahlatır, yükünü ağırlıkları kaldırır, işlerini kolaylaştırır, hitabeti geliştirir. Yolunu, kısmetini

Rahman, Vakia ve Hadid Sureleri

Her gün okuyacağınız 3 adet vakıa  1 adet fetih suresi maddi manevi mutluluğunuzun sırrı olacaktır.   Her kim Rahman, Vakia ve Hadid Surelerini alışkanlık haline getirip her zaman okursa, Cennet’in içinde yer alan bir kişi olarak nitelendirilir, 1 ve 6. ayeti kerimeleri üzerinde taşıyın ve düşmana karşı okuyun, Hadid suresini zikreden her kimse, Yaradan’a ve elçisine  ibadet  ve İman etmiş kişilerden yazılır, Psikolojik rahatsızlıklar ve anında gelen bunalım haline karşı sureyi 75 kere zikredin Vesveseye ve zihinde biriken şüphelere karşı surenin 3. ayeti kerimesini bol bol tekrarlayınız, Surenin 3. ayeti kerimesinin fazileti çok büyüktür, 1 okuyan bin ayet okumus sayılır.. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: " Hadid, Vakıa ve Rahman surelerini okumaya devam eden kişi, göklerin ve yerin melekütunda, ‘Firdevs Cennetinin sakini’ diye isimlendirilir." (1) Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: " Hadid Suresini okuyan kişi,

CÜNNETÜL ESMA

'Dua Mü'minin Silahıdır' Esma Kalkanı ( CÜNNETÜL ESMA) ‘’Dua Mü’min’in silahıdır.’’ Hadisi şerif.. Dualarınız olmasaydı ne işe yarardınız.’’ayet meali ‘’Talebena vecedena;’’’’Siz talep edersiniz,biz veririz’’ayet meali. Azizim; Dua;ihtiyaçlarımızı gidermek veya dertlerimizden kurtulmak için yaratandan yardım talep etmektir. İnsan vücudu hem dertlerin hem şifanın kodlarını kendisinde barındırır.Vücudumuz ilahi bir sistemle kendi kendini tedavi edebilen bir yetenekle yaratılmıştır.Normal şartlarda dışarıdan müdahalenin yüzde onu geçmediği bilinen bir gerçektir.Bu yüzde onun da neredeyse yarısını alınan ilaca karşı inanç oluşturmaktadır..Yanlış beslenmeden tutun da işlediğimiz çeşitli hata ve günahlara kadar bir çok nedenle bozulan immün sistemin zayıflaması birçok hastalığı beraberinde getirmektedir. Savunmamızı zayıflatan en büyük neden ise stres ve negatif düşüncelerimizdir.Bu nedenle dua çok önemli bir unsurdur.Hem sağlığımız açısından hem de sağlığımızı doğru