يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulûl elbabtan başkası tezekkür edemez. 1. yu'ti : verir 2. el hikmete : hikmet 3. men : kişi, kimse 4. yeşâu : diler 5. ve men yu'te : ve kime verilir(se) 6. el hikmete : hikmet 7. fe : o zaman, o taktirde, böylece 8. kad : olmuştu, olmuştur 9. ûtiye : verildi 10. hayran : bir hayır 11. kesîren : çok 12. ve mâ yezzekkeru : ve tezekkür edemez, düşünemez 13. illâ : ancak, sadece, hariç, den başka 14. ulû el elbâbi : ulûl'elbab, sırların sahipleri AÇIKLAMA Bismillâhirrahmânirrahîm Allahû Tealâ hikmeti, hakedenlere verir; diledikleri, hikmeti hakedenlerdir. İsmi ulûl'elbabtır, lübblerin sahipleridir. ...