Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

#Mürekkep ve #Deniz #Ink and #Sea

Say, "If the sea were ink for [writing] the words of my Lord, the sea would be exhausted before the words of my Lord were exhausted, even if We brought the like of it as a supplement." Holy Quran: Surah-18 Al-Kahf-(The Cave) Verse# 109

Salavat

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki:   “Kim bana (bir kere) salât okursa Allah Teâlâ da ona on salât okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir.” (1 Nesâî, Sehv 55) , (3, 50) Yine Nesâî'de Ebû Talha radiyallâhü anhdan gelen bir rivâyet şöyle:   “Bir gün Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem yüzünde bir sevinç olduğu halde geldi. Kendisine:   “Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!” dedik. “Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: “Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: “Sana salavât okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selâm okuyan herkese de benim on selâm okumam sana (ikram olarak) yetmez mi?” Nesâî, Sehv 55, (3, 50) Büyüklerimiz buyurdular ki;   “Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi vesile ederek bir kul ihtiyacı için Allah Teâlâ´ya dua ederse, bu dua melekler vasıtası ile Efendimize ulaştırılıp, filan kişi haceti için Sizi vasıta kılarak Allah Teâlâ katında aracı olmanızı istiyor. Efendimizde onun için aracı olur. Allah Teâlâ´da bu

Ne Kadar Az Düşünüyorsunuz!

أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الْأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ  ﴿٦٢﴾ Em men yucîbul mudtarra izâ deâhu ve yekşifus sûe ve yec’alukum hulefâel ard(ardı), e ilâhun meallâh(meallâhi), kalîlen mâ tezekkerûn(tezekkerûne). 1. em : yoksa, veya 2. men : kim, kimse 3. yucîbu : icabet eder, cevap verir 4. el mudtarra : sıkıntı ve ihtiyaç içinde olan 5. izâ : olduğu zaman 6. deâ-hu : ona dua etti 7. ve yekşifu : ve açar, giderir 8. es sûe : kötülük 9. ve yec'alu-kum : ve sizi kılar, yapar 10. hulefâe : halifeler 11. el ardı : arz, yeryüzü 12. e : mı 13. ilâhun : bir ilâh 14. mea allâhi : Allah ile beraber 15. kalîlen mâ : ne kadar az 16. tezekkerûne : tezekkür ediyorsunuz(düşünüyorsunuz) Ali Fikri Yavuz :  Yoksa, sıkıntıya düşen kimse, dua ettiği zaman, onun duasını kabul edip fenalığı gideren, sizi yeryüzünün sakinleri kılan mı, (hayırlı)? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Siz pek az düş

Beş Şey

İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık hazretleri, Ehl-i beyt’in en büyüklerindendir. Nûrlu kalbine akıp gelen ilmin ve feyzin çokluğu akıl ve dil ile anlatılamaz. İnce ma’rifetleri bildiren sözleri, nükte ve latifeleri çok meşhûrdur. Sayılamayacak kadar hikmetli sözleri vardır. Buyurdular ki:  “Beş kimsenin sohbetinden, ya’nî beş kimse ile beraber bulunmaktan sakın: Birincisi, yalan söyleyenden sakın. Çünkü ona dâima aldanırsın. Çünkü sana iyilik yapayım derken, kötülük yapar. İkincisi, cimriden sakın.  Üçüncüsü, ahmaktan ya’nî aklı az olandan sakın. Çünkü en çok işine yarıyacağı zaman, seni bırakır. Dördüncüsü, kötü kalbli kimseden sakın. Çünkü işi bozulunca (düşünce) seni harcar.  Beşincisi fâsıktan ya’nî günâh işlemekten utanmayan kimseden sakın! Çünkü, seni bir lokma ekmeğe satar.” Kaynak: http://www.ehlisunnetyolu.com/islamalimleriDetay.aspx?LID=965&S=C

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 6 BAKARA Suresi Âyet - 179 Tefsiri)

وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاْ أُولِيْ الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn(tettekûne). Ey ulûl elbab! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz. 1. ve lekum : ve sizin için (vardır) 2. fî el kısâsı : kısasta 3. hayâtun : hayat 4. yâ : ey 5. ulîl elbâbi (ulî el bâbi) : sır hazinelerinin (lübblerin) sahipleri 6. lealle-kum : umulur ki böylece siz 7. tettekûne : sakınırsınız, takva sahibi olursunuz AÇIKLAMA Bismillâhirrahmânirrahîm Ulûl'elbab kademesi, daimî zikir kademesidir. 3/ÂLİ İMRÂN-190 :  İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı). Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır. 3/ÂLİ İMRÂN-191 :  Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rab

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 5 (ÂLİ İMRÂN Suresi Âyet - 190 Tefsiri)

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı). Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır. 1. inne : muhakkak 2. fî halkı : yaratılışında vardır 3. es semâvâti : semâlar, gökler 4. ve el ardı : ve arz, yeryüzü 5. ve ıhtilâfi el leyli : ve gecenin ihtilaflı, karşılıklı, ardarda olması 6. ve en nehâri : ve gündüz 7. le âyâtin : elbette deliller 8. li ulî el elbâbı : lübb'lerin, sırların sahipleri için AÇIKLAMA Bismillâhirrahmânirrahîm Ulûl'elbab, daimî zikrin, hikmetin sahipleridir. Ulûl'elbab için Allahû Tealâ diyor ki: 2/BAKARA-269 :  Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kim

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 4 (ÂLİ İMRÂN Suresi Âyet - 7 Tefsiri)

وَ هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ  مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 3 (BAKARA Suresi Âyet - 197 Tefsiri)

هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ  ﴿٧﴾ Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). 1. huve ellezî : O ki 2. enzele : indirdi 3. aleyke : sana 4. el kitâbe : kitap 5. min-hu : ondan 6. âyâtun : âyetler 7. muhkemâtun : muhkem, hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan, kesin hükmedilmiş olan 8. hu

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 2 (BAKARA Suresi Âyet - 269 Tefsiri)

يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulûl elbabtan başkası tezekkür edemez. 1. yu'ti : verir 2. el hikmete : hikmet 3. men : kişi, kimse 4. yeşâu : diler 5. ve men yu'te : ve kime verilir(se) 6. el hikmete : hikmet 7. fe : o zaman, o taktirde, böylece 8. kad : olmuştu, olmuştur 9. ûtiye : verildi 10. hayran : bir hayır 11. kesîren : çok 12. ve mâ yezzekkeru : ve tezekkür edemez, düşünemez 13. illâ : ancak, sadece, hariç, den başka 14. ulû el elbâbi : ulûl'elbab, sırların sahipleri AÇIKLAMA Bismillâhirrahmânirrahîm Allahû Tealâ hikmeti, hakedenlere verir; diledikleri, hikmeti hakedenlerdir. İsmi ulûl'elbabtır, lübblerin sahipleridir.

أُوْلُواْ الأَلْبَابِ : sırların sahipleri 1 (RA'D Suresi Âyet - 19 Tefsiri)

أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ E fe men ya’lemu ennemâ unzile ileyke min rabbikel hakku ke men huve a’mâ, innemâ yetezekkeru ûlul elbâb(elbâbi). Öyleyse sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu bilen kimse, âmâ olan (görmeyen) kimse gibi midir? Fakat ulul'elbab (Allah’ın sırlarının ve daimî zikrin sahipleri), tezekkür eder. 1. e : mi? 2. fe men : artık kim 3. ya'lemu : bilir 4. ennemâ : ... olduğunu 5. unzile : indirildi 6. ileyke : sana 7. min rabbi-ke : senin Rabbinden, Rabbinden 8. el hakku : hak, gerçek 9. ke : gibi 10. men huve : o kimse 11. a'mâ : görmeyen, kör 12. innemâ : sadece, ancak, fakat 13. yetezekkeru : tezekkür eder 14. ûlu el elbâbi : sırların sahipleri AÇIKLAMA Bismillâhirrahmânirrahîm "Ulûl'elbab" daimî zikrin sahipleridir. Allahû Tealâ buyuruyor: 3/ÂLİ İMRÂN-190 :  İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven n

Yedi âyet vardır ki, her kim bunları okur veya yanında taşırsa....

Hz.Ali  (Kerramellâhu Te‘âlâ Vechehû)nun şöyle buyurduğu vârid olmuştur: “Yedi âyet vardır ki, her kim bunları okur veya yanında taşırsa, gök yerin üzerine kapansa elbette Allâh o kişiye bir çıkış ve kurtuluş yaratır. Onlar da; Tevbe Sûresinin (51.) âyeti, Yûnus Sûresinin (107.) âyeti, Hûd Sûresinin 6. âyeti, Hûd Sûresinin  56. âyeti Ankebût Sûresinin (60.) âyeti, Fâtır Sûresinin (2.) âyeti ve Zümer Sûresinin (38.) âyet-i kerîmesidir.” Kaynak: http://tayfun.webtasarimgrubu.com/tayfun/yedi-ayet-vardir-ki-her-kim-bunlari-okur-veya-yaninda-tasirsa-gok-yerin-uzerine-kapansa

Muvatta Hadis Kitabı

Muvatta , dört  mezhep  ekolları imamlarından biri olan  alim  İmam  Malik bin Enes 'in,  ahkam   Hadis-i Şeriflerini  topladığı hadis kitabıdır. Kitabın günümüze ulaşan dokuz farklı nüshası mevcuttur. Bunlardan en meşhurları Yahya bin Yahya el-Leysî nüshası -mutlak olarak 'Muvatta' dendiğinde bu nüsha akla gelmektedir- ve  Muhammed bin Hasan eş-Şeybanî  nüshasıdır. Kaynak: https://www.wikiwand.com/tr/Muvatta Kitabın elektronik halini okumak için: http://www.konevider.org/file/muvatta-son.pdf